Ara
24 Saatte Kargoda
Siparişleriniz aşağıda belirtilen şartlar dâhilinde, 24 saat içinde ilgili kargo firmasına teslim edilmektedir.
Hafta içi saat 17.00'ye kadar verilen siparişlerde geçerlidir. Cumartesi-Pazar ve resmi tatil günlerinde alınan siparişlerde geçerli değildir. Saat 17.00'den sonra verilen; ödemesi veya onayı 17.00'den sonra yapılan siparişler ertesi gün işleme alınır. Sepetteki tüm ürünlerin "24 Saatte Kargoda" taahhütüne sahip olması gerekmektedir.

Stoklu ürünlerde, sonradan tespit edilecek ürün kusurları sebebiyle gecikme yaşanabilir.
İade veya iptal gibi işlemler sebebiyle düzenlenen siparişlerde geçerli değildir.
24 saat içinde kargo firmasına verilen siparişlerin adrese teslim süresi, kargo firmasına ve teslimat adresine göre değişebilmektedir.
Mücbir sebep halleri saklıdır. KitapSeç bu taahhütte değişiklik yapma hakkını saklı tutar.
Satıcı Puanı: 9,9
Kitapsec.com müşterileri tarafından verilen zamanında gönderim, paketleme ve genel alışveriş deneyimi puanlarına göre satıcı puanı hesaplanmaktadır. Değerlendirmeler son 6 ay içerisinde yapılan değerlendirme sayısını vermektedir.

Psikoloji Seti (6 Kitap Takım) Eyobi Yayınları

%61
173.00 TL
69.00 TL
Bu ürün tedarik aşamasındadır
Mağaza : KitapSeç
9,9
Yayınevi / Marka : Eyobi Yayınları
ISBN : 8786584890436
Kazancınız : 104.00 TL
Kazanacağınız Puan : 69 Puan
Basım Tarihi : 2022
Sayfa Sayısı : 1544
Kitap Ebatı : 13,5x21
Bugün Ziyaret : 3 kişi bu ürüne baktı
Kargo İndirimi : 690 TL üzeri Kargo BEDAVA
Tedarik Süresi : Yaklaşık 2 İş Günü
Bu ürün size KitapSeç tarafından gönderilecektir

Psikoloji Seti (6 Kitap Takım) Eyobi Yayınları

HAYAL ÜLKESİ – CEVAT YÖRÜR
 
Oğlunun okulda yaşadığı sorunlar nedeniyle gittiği hastanede ilk defa duyduğu disleksi kelimesinin ifade ettiği şeyler ona çok tanıdık gelmişti. Bu kelime çatı katında unutulmaya yüz tutmuş fotoğraf albümlerinin keşfedilmesi gibi bilinçaltına attığı birçok anıyı gün yüzüne çıkarmıştı. Sonra eğitim kurumlarında, sosyal medya kanallarında ve kitaplarda daha yakından tanımaya çalıştı disleksiyi. Taraflara göre semptomlar ve semptomların hayata yansıyan sonuçlarıydı disleksi. Eksik bir şey vardı öğrendiklerinde, eksik bir şeyler! Çok çabaladı ama ismini koyamadı bu şeyin. Belki de birkaç kelimeye sığdırmaktı yanlış olan. İşte o zaman anladı ki kalem bulacaktı aradığı şeyi.
 
KEÇİBOYNUZU – GÜRKAN ULUÇHAN
 
Sırrı Serpin:
"İşte şimdi tam bir polis gibi konuştun Nuri. 1989’dan sonraki ilk cinayet vakası bu. Tüm basın üzerinize çullanacak. Heyecanı düşünsene, neredeyse otuz yıldan sonraki ilk cinayet vakası. Hem de ne cinayet... Yüz bin nüfuslu bir adada tüm basiretsiz, niteliksiz devlet erkânı öldürülüyor. Boşuna dememişler
‘Biriken adaletsizlikler korkunç eylemlerle noktalanır,’ diye.”
"Güzel sözmüş. Kim demiş bunu?”
"Kimse demedi, ben uydurdum ama ben yazdıktan sonra eminim tüm ada halkı bu sözü söyleyecek.”
Yaşam biçimiyle kendine has özelliklere sahip bir ada… Adada gerçekleşen sıra dışı bir cinayet…
Cinayeti çözmeye çalışan iki kardeş… Kardeşlerin izini sürdüğü tuhaf şüpheliler…
Şüphelilerin ifadeleriyle okuyucuyu da dedektiflik serüvenine sürükleyen polisiye bir roman…
 
KUYU – ÜMRE AKSU
 
Siz ölümle özgürleşenlerden mi yoksa ölüme tutsak olanlardan mısınız? Hikâyem bu soruyla başladı.
Bu soruyu kendime sorduktan sonra arabayı durdurdum ve ters yönde yürümeye başladım.
Başkalarının kararlarıyla kendime değerler biçmiş, yollar çizmiş, sıfatlar yaratmıştım. Korkularımı bile başkaları belirlemişti. Nasıl sevileceğini onlardan öğrenmiştim. İçimdeki boşluğun sebebi buydu. Herkes...
Mutluluk ruhumdan çekilmiş, geriye görse de anlamayan, duysa da dinlemeyen, hissetmeyen, sevemeyen, kendini yüz yaşında zanneden bir beden kalmıştı.
Yaşadıklarım mı beni böyle bir insan yapmıştı yoksa korkularım mı hayatı böyle yaşamamı sağlamıştı bilmiyorum? Bildiğim tek şey; şimdiye kadar kendime hiç fırsat tanımadığımdı. Her şeyi kuralına uydurmuştum ama kuralları kimin yazdığını hiç sorgulamamıştım.
"Çok geç kaldın!" diyordu içimden bir ses.
Düşüncelerim bile zincirlenmişti kuyuya...
Değişmenin, umudun hayali bile kalmamıştı sanki.
 
TAŞ KOKUSU – AYNUR ENGİNDENİZ
 
Çocukluğundan itibaren hayata etrafındakilerden farklı bir gözle bakan; dedelerin, ninelerin, sevimli ve sevimsiz komşuların dizleri dibinde, masalsı taş evlerde, taş sokaklarda ve kırlarda büyürken, duyduklarını kendi iç sesi hâline getirip kafasının içinde sayısız karakter oluşturan, sonra da bu karakterlerle yaşamayı öğrenmek zorunda kalan bir kadının annesiyle ve kafasının içindeki karakterlerle tutuştuğu savaşın tuhaf hikâyesi. Kimilerine göre hastalıklı, kimilerine göre eşsiz bir zihnin sanatsal trajedisi. Bilinç akışı, hüzün, resimler, sesler…
 
Kendi topuk seslerini dahi duyabilecek kadar yalnız bir kadının, aradığı her şeyi yine kendisi gibi muallakta kalmış birinde bulmayı hayal etmesinin hikâyesi. Kim gerçek, kim hayal, asla bilemeyeceğiniz bir hikâye.
 
"Boğulduğunu sandığın o sancılı anlarda, aslında boğazını sıkan da kendinsin. Duyduğun o fısıltılar kendi sesin. Gözlerini kapattığın an susacaksın. Gözlerine sabunlu sular dökülene kadar öylece kör kal ve sus. O zaman hiçbir şey seni incitemez.”
 
UÇURTMA – ZEYNEP SUDE GÖDEL
 
Gözlerimin önünde uçuşan kanatlar, kulağıma melodi gibi gelen suyun sesi...
Omzumda hissettiğim acı uyanmamı söylüyor gibiydi.
Belki bir sondaydım, ya da tekrar başlangıcımı yazacaktım bilmiyordum.
"Sarılabilir miyim?” uzandığım yerden yavaşça kalkarak ona doğru birkaç adım attım. Yorgun bakışlarını gözlerimden ayırmadan derin bir nefes alıp geriye doğru adımladı.
"Alya...” başını yere eğerek soğuktan kızaran ellerini cebine koydu.
Bu "olmaz” demekti biliyordum. Gözlerim tekrar dolarken arkamı dönüp hızlı adımlarla mezarlığın çıkışına doğru ilerlemeye başladım.
Hiçbir zaman ona sarılamadım çünkü ne zaman ona yaklaşsam ikimiz de durmak zorunda kalıyorduk. Aramızda dolaşan ruhlar sanki fısıldayarak uzaklaşmamızı söylüyor gibiydi. Belki asla sarılamayacaktık, birlikte gülemeyecektik ama biz birbirimize bakarak hıçkıra hıçkıra ağlayacaktık.
Yanağımdan süzülen yerle buluşurken alt dudağımı ısırıp başımı yukarıya kaldırdım. Gökyüzü ile buluşan gözlerim omzumda hissettiğim ağırlıkla oraya veda edip hızlıca karşımdaki bedene rastladı.
"Sana sarılamam ama ceketimi verebilirim. Bana sarılmak istediğinde ceketime sarıl Alya. Belki yanında olduğumu hissedersin.
Bir gün, ay tekrar gecesine kavuştuğunda tüm benliğimle yanında olacağım...”
Cümleleri daha çok ağlamama neden olurken omzumdaki ceketi alıp sıkıca sarıldım.
Bizim hikâyemiz buydu işte, Ay'ı gecesine kavuşturmadan sonlanmayacak olan...
 
UMUDA YOLCULUK – DERYA AYDIN
 
Ben bir kız çocuğuydum el üstünde tutulan ve hep susmaya alıştırılan.
Çünkü kız çocuğu hep sessiz olmalıydı.
Ayıptı ya! Hem el âlem ne derdi sonra?
Ben bir kız çocuğuydum çok sevilen ama iyiliğim için, ayağıma taş değmesin diye altından bir kafese konan. Sonra genç bir kız oldum kısıtlanan özgürlüğüyle hayalleri küçülen, hayalleri küçüldükçe amaçlarından uzaklaşan. Sonra bir adama eş oldum küçücük dünyası içinde sinen, pusan, her şeye sessiz kalan. Sonra anne oldum. Sonra bir daha anne oldum.
Dünyalar tatlısı iki kız annesi oldum!
 
Ben hayatta pek çok şey oldum da bir mutlu olamadım.
Hayatım zincirleme hatalar kazası gibiydi.
Tecrübelerimi hep ağır imtihanlardan geçerek edindim. 
Ama sonuçta hepsini geçtim!
Bu Ürüne Bakanlar Bunlarada Baktı
Kategoriye Ait En Çok Satan Ürünler
Kategoriler